12 Mayıs 2010 Çarşamba

Abonelik Sözleşmesinden doğan borçlar ve icra takipleri

Sevgili Dostlar,
Sanırım en çok problem, abonesi olduğumuz ve hizmetlerinden yararlandığımız telekomünikasyon, elektrik, su gibi şirketlere olan borçlarımızı geciktirmekten doğuyor diye düşündüğüm için başlangıcı bununla yapayım dedim.
Öncelikle bazı terimler var, bunları açıklamam lazım.

1- Vade : Bir borcun vadesi, onun ödenmesi gereken tarihtir. Yani vadesi gelmiş borç demek,son ödeme tarihi geçmiş borç demektir. Bu durumda siz, borçlu olarak ödemede temerrüde düşmüş olursunuz.
2- Temerrüt : Temerrüd, ödeme gününün gelmesine rağmen borcun yerine getirilmemesi durumunda içinde bulunduğunuz haldir. Siz temerrüde düşmüş iseniz, alacaklı şirket veya şahıs hakkınızda borcunuza ilişkin belgeye dayanarak İCRA TAKİBİ başlatabilir. Bu belge, bir telefon faturası veya çek olabilir, aranızda imzaladığınız adi (resmi şekilde yapılmamış) bir sözleşme olabilir..vs.
3- Ödeme emri : Hakkınızda bir icra dairesi aracılığıyla bir icra takibi başlatılırsa, o daireden size bazı evraklar gönderilir. Biz buna tebligat da diyoruz. O evrakların içinde, borca neden olan sözleşme,senet veya faturanın bir nüshası ve ödeme emri dediğimiz bir maktu belge olur. Ödeme emrinde kimin sizden alacaklı olduğu, ne kadarlık borç için takip yaptığı.. gibi bazı bilgiler yazar. Bu ödeme emrinin elinize ulaştığı tarih çok ama çok önemlidir! Çünkü, takibi başlatan alacaklı, haklı veya haksız olsa bile, siz bu takibe 7 gün içinde itiraz etmez iseniz, 8. gün evinize, maaşınıza, arabanıza..vs haciz konulabilir!Lütfen bu evrakların gelip gelmediğine, siz evde yoksanız kimin teslim aldığına çok ama çok özen gösterin. Bu ince ayrıntılar hayat kurtarabilir.
Zamanı geçtikten sonra hukuki işlemleri geriye döndürmek çok zor ve yorucu hale gelir.
4-Madde 35 e göre tebligat : 5 günlüğüne Uludağ'a gittiniz, yediniz içtiniz eğlendiniz. Eve döndünüz kapıda bir kağıt asılı. Deniyor ki "Borçlu evde bulunmadığından ve başka tebliğ edilecek kimse de olmadığından 35'e göre evrak bilmemne mahallesi muhtarına tebliğ edilmiştir" Ana! Ne lan bu dediniz. Buna çok ama çok dikkat! Sizin adresinizde sizi bulamayınca, size ait başka adres de bulamayınca bu tür belgeler ikametinizin bulunduğu muhtara verilir. Muhtar bu belgeyi alır. Muhtarlığın bu belgeyi aldığı an, belgenin geçerli olarak tebliğ edildiğini yani yerine ulaştığını ve borçlusunun da bundan haberdar olduğunun hukuken kabul edildiği andır. Sakın o kağıdı atmayın. Uslu uslu muhtarınıza gidin ve adınıza gelen belgeyi alın. Sonrasında ne yapacağınız size kalmış.
5- Haciz - Arkadaşlar haciz nedir? Haciz filmlerde gördüğünüz takım elbiseli adamların her eşyanızı elinizden koparırcasına alıp götürdüğü bir eylem değildir. Aslında haciz şudur: Menkul olan mallar açısından konuşmak gerekirse, diyelim ki 1.000 TL fatura borcunuz var. Ödemediniz. Ödeme emri geldi, tebliğ aldınız. İtiraz etmediniz. Sonra size Haciz ihbarnamesi denilen bir belge gönderilir. Borcunuzu ödemezseniz evinize hacize gelicez, böö! diye. Bu belgeye de itiraz işlemi yapmadınız. Kapınızı çaldılar. "Bilmemne icra müdürlüğünden geliyoruz" diye. Genelde bu ilk işlemde amaç malları toplayıp gitmek değil, borçluyu ödemeye ikna etmektir. Bunun sebeplerini de daha sonra anlatacağım. Haciz memuru gelir, evinizde borca karşılık değerde gördüğü eşyaları haciz tutanağına geçirir. Dilerseniz bunun bir örneğini alabilirsiniz. Bu eşyalar, sizin yaşamınızı sürdürmeniz için evinizde bulunması zorunlu olan eşyalar olamaz. Örneğin yatağınızı kimse haczedemez. Mesela fırınınızı. Artık buzdolapları da pek haczedilmiyor. Ama mesela bilmemkaç ekran LCD TV'niz varsa, ben onsuz yaşayamam diyemezsiniz. Çünkü piyasadaki değeri yüksek.
Aslında haciz işte bu malların tutanağa geçirilmesi işlemidir. Malların mesken veya işyerinden kaldırılmasına biz "Muhafaza" deriz. Muhafazada, malları elinizden alır ve yeddiemin denilen bir kimseye teslim ederler. İcra dosyasına ödeme yapılmadığı sürece mallar yeddieminde kalır. Daha sonra satış kısmı gelir.
Otomobil gibi binek/ticari araçlar üzerine trafik sicilinden haciz konulur. Yani otomobilinizi satmaya trafiğe gittiğinizde hacizli olduğunu öğrenirseniz şaşırmayın. Çünkü kayıtlardan adınıza olan mallar, gelirler hemencecik çıkar. Gayrimenkuller üzerine de haciz koyulur. Bunlara da tapu kaydına işlenir haciz. Haciz ile malı yerinden alma ve satış birbirinden farklıdır.

Şimdilik temel bilgileri verdim, icra post 2 yakında :)

28 Ocak 2010 Perşembe

HUS (Hukukta Uzmanlık Sınavı) Geliyor

Hukuk fakültesi mezunlarına, Hukukta Uzmanlık Sınavı (HUS) geliyor. YÖK'ün üzerinde çalıştığı taslağa göre, HUS'tan geçer not alamayanlar, hakim, avukat ya da savcı olamayacak. İlk HUS ise gelecek yıl yapılacak.

Yargıda standartları yükseltmek için, Hukuk Fakültesi mezunlarına uzmanlık sınavı getiriliyor. Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Hukuk Fakülteleri mezunlarına 'Hukukta Uzmanlık Sınavı (HUS)' getirmek için çalışma başlattı. HUS'tan başarılı olanlar hakim, avukat, cumhuriyet savcısı olarak görev yapabilecek. HUS'u geçemeyen hukuk mezunları ise sadece diğer lisans mezunlarının yararlandığı haklardan yararlanırken, mesleğini icra edemeyecek.

SINAV KLASİK YAPILACAK

YÖK sınavı test usülü değil klasik yazılı sınav şeklinde yapılmasını planladı. Böylece adayların HUS için dershanelere gitmesi önlenecek. Klasik tarzda düşünülen sınavın merkezi olup olmayacağı ise henüz belli değil. Klasik sınavın ÖSYM tarafından değerlendirilmesinde zorluk olacağı için, sınavın hukuk fakültelerinde yapılması düşünülüyor. Bu durumda her öğrenci, YÖK tarafından belirlenen ve okuduğu okula yakın bir başka fakültede sınava alınacak. Sınavı geçen öğrenciler avukatlık stajı yapabilecek, hakim ve savcı adayı olabilecek. Halen taslak olan ve önümüzdeki yıl yürürlüğe konulması planlanan HUS uygulaması, 'Türkiye'deki Hukuk Öğreniminin Sorunları' konulu çalıştaylarda da tavsiye edilmişti. YÖK tarafından 3 bölüm halinde düzenlenen çalıştaya Adalet Bakanlığı, Yargıtay, Türkiye Barolar Birliği, baro başkanlıkları ve Türkiye Noterler Birliği temsilcileri ile Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki hukuk fakültesi dekanları katılmıştı.

Kaynak : http://www.universitehaber.com/article.php?article_id=8123

Bu haberi ilk duyduğumda beni düşündüren şu olmuştu..
Hem İstanbul ve Marmara gibi hukuk fakültelerinin kontenjanlarını neredeyse 2 katına çıkarıp (ki bu sayı 1200 dür) hem de bu öğrencileri elemeye çalışmanın mantığı nedir?
Uzmanlık sınavlarının yapıldığı Almanya gibi ülkelerde hem öğrenci sayısı ülke nüfusuna oranlandığında çok az, hem de zaten sınavı kazanamayıp hukuki danışmanlık yapan hukukçuların dahi aylık gelirleri 15.000€ dan aşağı değil.
Burada zaten mesleğe yeni başlarken İstanbul gibi bir şehirde anca 1500 Lira para alan kişinin yanında, sınavı kazanamamış hukukçu ne yapacak? Taksicilik mi?
HUS geleceğine hukuk fakültelerinin kontenjanları azaltılsın. Yoksa hem Türkiye giderek daha kalitesiz hukuk mezunları verecek, hem de sınavı kazanamayanlardaki yığılma önümüzdeki yıllarda inanılmaz rakamlara ulaşacaktır.
Ayrıca sınav klasik olacaksa- bu da torpilin tavan yapacağı anlamına geliyor.
Siz kağıdı döşeseniz de, okuyacak olan profesör her kim ise onun istediği kelimeyi, cümleyi yazmadığınız sürece cevabınızı çizecektir.
Alın size bir yüce "adalet" örneği daha..

hukuki blog

merhaba
burada biraz hukuki meseleleri, sorunları, meslektaşların sorunlarını paylaşayım ve paylaşalım istiyorum.
umarım sizler de bu çalışmalarıma yorumlarınızla destek verirsiniz.
sevgiler